Aile Hukuku

Şirket Law Firm Avukat Özlem Akyüz Şirket öncülüğünde, Türk vatandaşları veya yabancı ülke vatandaşları arasındaki evlenme,  nişanlanma, boşanma, nafaka yükümlülükleri, velayet, eşler arasındaki mal rejimleri, hısımlık, soybağı kurulması, evlat edinme, çocuk malları, aile malları ile vesayet gibi konularda aile hukukundan doğan uyuşmazlıkların mahkeme önünde çözümünde ve taraflar arasında protokol düzenlenmesinde müvekkillerine Medeni Kanun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili milletler arası sözleşme ve kanunlarda yer alan hükümler çerçevesinde özel hayatın gizliliğine büyük özen ve dikkat göstererek hizmet verir.

Şirket Law Firm tarafından Aile Hukuku alanından verilen hizmetlerimizden bazıları şunlardır:

Anlaşmalı Boşanma, tarafların birbirleri ile anlaşarak boşanmaya karar vermeleri ile başlar. Anlaşmalı Boşanma Protokolü hazırlanması konusunda deneyimli Avukatımız Özlem Akyüz Şirket tarafından, protokolde velayet, nafaka, tazminat, mal paylaşımı, ev eşyası ve benzeri konularda varılan uzlaşma detaylıca belirtilir. Süreç konusunda taraflara bilgilendirme yapılarak en kısa zamanda, taraflara en az zararı verecek çözüme ulaştırılarak anlaşmalı boşanma süreci tamamlanır.

Türk Medeni Kanunu’na göre çekişmeli boşanma davaları,  anlaşmalı boşanma olmayan her türlü boşanma davaları olarak tanımlanmıştır. Tarafların birbirlerinden boşanırken velayet, nafaka, tazminat, mal paylaşımı ve benzeri konularda anlaşamadığı hallerde çekişmeli boşanma davaları ile karşılaşmaktayız. Aynı zamanda taraflardan biri boşanmak isterken diğerinin boşanmak istememesi veya taraflardan birinin  daha kusurlu olması nedeni ile de çekişmeli boşanma davası açılabilir. Çekişmeli Boşanma davaları, tarafların  karşılıklı yıpranmasına sebep olduğundan ve uzun yıllar sürebilmesinden dolayı Avukat Özlem Akyüz Şirket tarafından tavsiye edilmese de,  tarafların tercihleri davanın çekişmeli olarak açılması ise çekişmeli boşanma davalarında da özenle taraf vekilliği yapılmaktadır. Türk Medeni Hukuku’na göre her çekişmeli boşanma sebebi, karar aşamasına kadar anlaşmalı boşanmaya dönüşebilmektedir.

Ergin olmayan (18 yaşından küçük) çocuk anne ve babanın velayeti altındadır. Evli çiftler çocuklarının velayetine birlikte sahiptirler. Ancak bu durum boşanma davasında  ve kanunen gerekli olan bazı şartlarda değişebilmektedir. Boşanma ile birlikte tarafların 18 yaşından küçük ortak çocuklar için mahkeme velayeti  taraflardan birine bırakmaktadır. Evlilik birliğinin sona erme sebebi, tarafların kusur durumu, çocuğun yaşı ve en önemlisi çocukların üstün yararı, velayetin kime verileceğinde önem arz etmektedir.

Velayet davalarında en önemli unsur çocukların üstün yararıdır. Velayet davalarında hakim müşterek çocuk veya çocukların fikirlerine de önem vermektedir, yeter ki müşterek çocuk kendisini ifade edebilecek yaşta olsun. Velayet davalarında önemli olan durum velayetin verildiği kişinin verilen görevlerini yerine getiremiyor olması, hastalanması,  yeniden evlenmesi, yaşam şartlarının değişmesi ve benzeri bazı belirli sebeplere dayanılarak  davalar açılabilir.  Avukatımız Özlem Akyüz Şirket velayet davaları ile mevcut velayetin değiştirileceğini, ortak velayetin söz konusu olabileceğini veya velayetin tamamen kaldırılabileceğini ifade etmektedir. İşbu davalar kapsamlı ve birçok sebebe dayalı olabileceğinden mutlaka bir avukat yardımından yararlanılması ve olaya hukuki bakış açısıyla yaklaşılması gerekmektedir.

 

Nişanlanma Türk Medeni Kanunu gereği evlenme vaadi sebebiyle olur. Ancak nişanlılık kimseyi evlenmeye zorlamak değildir. Nişanın bozulması durumunda, taraflar eğer ki şartları mevcutsa maddi ve manevi tazminat ile hediyelerin iadesi taleplerinde bulunabilirler. Nişanın bozulması sebebiyle açılacak davaların ana şartı haklı bir sebep olmaksızın nişanı sizin bozmamış olmanızdır. Ancak her olay kendi içerisinde değerlendirilmeli ve duruma en uygun hukuki yol ve yöntemler ile dava süreci yürütülmelidir.

Soybağı, çocuk ile anne arasında doğum ile; baba ile ise tanıma, evlilik, evlat edinme ve hakimin hükmü ile kurulabilmektedir. Soybağı davaları bu dört ana esasa dayanmaktadır. Anne ile çocuk arasında zaten doğum ile kurulan soybağının dava konusu, tamamen baba ile çocuk arasındaki ilişkiye dayanmaktadır. Soybağı davalarında birden fazla dikkat edilecek husus vardır. Bunlar çocuğun evlilik birliği içinde mi anne rahmine düştüğü, evlilik birliğinden önce mi yoksa evlilik sona erdikten sonra mı? Burada dikkate alınacak bazı süreler vardır. Genel kural evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun babasının, evlilikteki koca olmasıdır. Bu duruma kısacası “babalık karinesi” denilmektedir. Soybağı davalarında diğer önemli bir etken sürelerdir. Çocuğunun kendi evladı olmadığını öğrenen babanın öğrenmeden itibaren 1 yıl içerisinde dava açması gerekmektedir. Yine çocuğun da soybağı davası açabilmesi için, ergin olduktan sonra  1 yıl içerisinde işbu davayı açması gerekmektedir. Soybağı, tanıma ve babalık davaları bireyler için fazlasıyla çetrefilli ve hukuki bir konudur. Taraflara bu konuda avukat yardımı olmaksızın hareket etmemelerini tavsiye ediyoruz. Zira hem süreler hem de davaların kimlere karşı  ne sebeple açılacağı hususları önem arz etmektedir.

Boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren tarafların mal rejimi sona ermiş sayılmaktadır. Mal rejiminin sona ermesinde boşanma durumunun kesinleşmesi mutlak önemli husustur. Boşanma gerçekleşmez ve kesinleşmez ise mal rejimi de sona ermemiş olur. Boşanma gerçekleşti ve kesinleşti ise, sıra tarafların mal rejiminin tasfiyesi konusuna gelmektedir. Eğer ki taraflar anlaşmalı boşanmış ve mal rejimine ilişkin haklarına da anlaşma protokolünde yer vermişlerse bundan sonra mal rejimi davası açılamaz. Velev ki mal rejiminden bahsedilmemiş olsun.  Mal rejimi davaları boşanma davalarının açılmasının hemen ardından açılabilmektedir. Ancak boşanma davası sona erip de kesinleşmeden mal rejimi davası sona erdirilemez. Taraflara tavsiyemiz eğer ki eşlerden birinin mal kaçırma ihtimalini düşünüyorsanız boşanma davasının hemen ardından mal rejimi davasının da açılmasıdır.

Türk Hukukunda yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Anlamı basit bir ifadeyle, eşlerin evlilik birliği içerisinde edindikleri mallardan eşit oranda pay hakkında sahip olmalarıdır. Bu hakka katılma alacağı denilmektedir.Ancak katılma alacağı eşlerin sahip olduğu her mal için mümkün olmamaktadır. Şöyle ki, edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin hem kişisel malları hem de edinilmiş malları vardır. Kişisel mallar (evlilikten önce alınan mallar, miras gelen mallar, hediye edilen mallar) hangi eşe aitse evlilik sona erdiğinde yine o eşe ait olacaktır. Ancak edinilmiş mallar eşlerin ortak edindikleri, paylaşmaları gereken mallardır. Örneğin; eşlerden birine miras kalan bir evde diğer eşin hakkı yoktur. Ancak miras olan ev kiraya verilirse, kira geliri edinilmiş mal olduğundan diğer eşin de hak sahipliği burada söz konusu olacaktır. Türk Medeni Kanununda edinilmiş mallara katılma rejimi dışında başkaca mal rejimleri de söz konusudur ancak eşler bu konuda bir sözleşme yapmaz veya mevcut mal rejimini değiştirmez iseler, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır.

Mal rejimi davaları oldukça farklı zor davalardır. Bu davalarda konusunda uzman bir avukattan yardım almanızı mutlaka öneriyoruz. Bu konuda hukuk büromuzdan ve alanında uzaman avukatımızdan yardım almak isterseniz lütfen randevu almak için bizimle iletişime geçiniz.

Türk Medeni Kanunu, bir küçüğün evlat edinilmesini, evlat edinmek isteyen kişinin evlat edineceği çocuğa bir yıl süreyle bakması ve eğitmiş olması koşuluna bağlamıştır. Evlat edinmek isteyen kişiler evli olabilecekleri gibi bekar kişiler de evlat edinebilirler. Ancak evli olmayan kişiler birlikte  evlat edinemezler. Evli olan kişilerin evlat edinme şartları vardır. Bu şartlar sağlanamazsa evlat edinilmesi mümkün olamaz. Örneğin eşlerin beş yıldır evli olmaları ve 30 yaşını doldurmuş olmaları gibi. 

Aile içi şiddet söz konusu ise taraflardan şiddet görenin talebi üzerine, 6284 sayılı AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN gereğince, şiddete uğrayan kişi için koruma kararı verilmektedir. Uygulamada bu kararı Aile Mahekemeleri vermekte ve bir kişinin şiddete uğradığını ifade etmesi işbu koruma kararını alması için yeterli sayılmaktadır. Koruma kararı, şiddet uygulayan kişiye karşı, belirli bir mesafeye kadar şiddet görene yaklaşamama, bu kişiye mesaj atamama veya arayamama, ortak konuta girememe şeklinde olabilmektdir. Koruma kararının içeriği şiddet görenin taleplerine göre hukuka uygun olarak verilmektedir. Şiddete uğrayan kişilerin fiziksel şiddet görmüşse mutlaka doktordan darp raporu almalarını, psikolojik, cinsel veya ekonomik şiddet mağduru iseler bu konuları da şikayetlerinde mutlaka dile getirmeleri ve bu konuda kişiler uğradıkları şiddetin boyutu hakkında bazen bilinçsiz olabilecekleri için bir avukata danışmalarını tavsiye ediyoruz.

Nafaka eşlerden birinin yoksulluğa düşmesi halinde hakimden talep edilmesi halinde karar verilen bir hukuki haktır. Nafakanın belirlenmesinde öncelik bir tarafın yoksulluğa düşmesidir. Boşanma davası ile veya ayrı bir dava ile nafaka talep edilmesi mümkündür. Hakim, eşlerin sosyoekonomik durumlarını dikkate alarak uygun bir nafakaya hükmeder. Eş dışında müşterek çocuklar için de iştirak nafakası talep edilebilir. Müşterek çocuk 18 yaşına gelene kadar nafaka bilfiil devam eder. Müşterek çocuk üniversiteye gidiyorsa ve yaşı 18’i geçtiyse hakimin müdahalesiyle nafaka alınmaya devam edilebilir. Nafakanın arttırılmasını, azaltılmasını veya kaldırılmasını talep eden tarafın bu konudaki sebepleri ile bir avukata danışmasını öneriyoruz.

Scroll to Top
× Size nasıl yardımcı olabilirim?